Çocuklarda depresyon belirtileri ve nedenleri

Kısaca Depresyon Nedir?

Depresyon, kişinin stresinin dışa vurması, varolan strese verdiği tepkidir. Herkes bunu farklı şekillerde ifade eder ve farklı davranış şekilleriyle yaşar. Bununla birlikte, genel olarak belli tanı grupları mevcuttur ve bir takım psikiyatrik rahatsızlıklarla beraber görülür. 

• Depresyonun birlikte görüldüğü psikiyatrik sorunlar nelerdir?

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, özel öğrenme güçlükleri, davranım bozukluğu, karşı olma-karşı gelme bozukluğu, birtakım bedensel engeller ile birlikte depresyon görülebiliyor. Bu gelişimin dönemleriyle çok bağlantılı olabiliyor. Çocukta depresyon her zaman tek başına ortaya çıkmıyor. Çocukluğun farklı dönemlerinde de farklı görülüyor. Gelişimin farklı dönemleri çocuk için gerçekten çok önemlidir. Çocukluk çağını bir takım dönemlere ayırabiliriz. Bunlar bebeklik dönemi, oyun çağı dönemi, okul çağı dönemi, ergenlik dönemidir. Bu dönemlerde depresyona neden olan gelişimle ilgili sorunlar var. Çocuk, gerek kendi eksiklikleri nedeniyle, gerekse dış etkenlerden dolayı, varolan stresin kendine yansıması sonucunda ve uyum sorunlarının buna eşlik etmesiyle birlikte depresyona girebiliyor. Çocukta depresyon zor kabul ediliyor. Toplumda büyüklerin depresyonu çocukların depresyonuna oranla daha bir kabul görüyor. Yaşam şartları, evlilik, iş sorunları buna neden olabiliyor düşüncesiyle daha kabul ediliyor ve çoğu kez bebekler ve çocuklarda depresyon olmuyor diye düşünülüyor ama depresyon yaşanıyor bu dönemlerde de.

• Çocukta depresyonun nasıl ortaya çıkar?

0-18 ay döneminde anne ile çocuk arasında bağlanma çok önemlidir. Bağlanmanın oluşması, fiziksel temas, göz teması o kişinin çocuğa yaklaşımı, çocukla kurduğu ilişkiyi içeriyor. Bu bağlanma gerçekleştiği zaman, bebeğin kendine ve dış dünyaya güveni oluşuyor ama bu sağlıklı gerçekleşmezse depresyon ya da iletişim bozuklukları ortaya çıkabiliyor.

• Hangi durumlarda gerçekleşiyor? 

Annelik kimliği ile kadınlık kimliğinin karışması

Annenin duygusal durumu, depresyonu, doğumdan sonra gelişen depresyon ve mutsuzluğu çocukla kuracağı bağlantıyı bozuyor. Kadınlık kimliği ile annelik kimliğini karıştırma, belki eşle yaşanan sorunlar, bebeğe nasıl yaklaşacağını bilememe, çocuğa sunulan uyaran azlığı, duygusal olarak bebeğin ihmal edilmesi, ihtiyaçlarının yerinde ve zamanında karşılanmayışı, yeterince fiziksel temasla sevilmeyişi depresyonu ortaya çıkartıyor.

• Çocukta depresyon tablosu nasıldır?

Ağlama, huzursuzluk, uyku düzeninde bozulmalar, kilo kaybı, disiplinin tutarsızlığı, iştah azlığı, çocuğun göz teması kurmaması, uyaranlara tepkisiz kalması, hoşlandığı şeyleri yapmak istememesi, sindirim sorunlarının olması, vücut ağrılarının olması gerekenden az ya da çok olması, bazen gaz problemlerinin olması, oyuncaklarını atması, kırması, kapıları çarpması gibi tepkiler verebiliyor çocuk. Bebekler ve çocuklar, davranış dilini kullanıyor. Davranış bozuklukları ortaya çıkabiliyor, gelişimin aksaması, belli dönemlerde çocuğun kazanması gereken becerileri kazanamayışı, yürümenin gecikmesi tuvalet alışkanlıklarının gecikmesi, motor becerilerinin aksaması gibi gecikmeler de söz konusu olabiliyor.

• Çocukluk döneminin önemi nedir?

2-7 yaş gibi, okul dönemine kadar olan en kritik dönemdir. Kişiliğin temellerinin atıldığı ve tepkilerin en net göründüğü dönem olması açısından da önemlidir. Yine bu dönemde model olmak çok mühimdir. Öğrenmenin yoğun olarak gerçekleştiği, çocuğun bireyselleşmesinin ilk adımlarının atıldığı, sosyalleşmenin olduğu dönem bu dönemdir. O nedenle ebeveynler bu kritik döneme çok dikkat etmelidirler.

Bu dönemde meydana gelen depresyonun nedenleri

Anne ya da bakım veren kişinin çocuğa bağımlılığı söz konusudur. ‘Çocuklarda aşırı bağımlılık var1 deriz ama buradaki asıl bağımlılık ona bakanın bağımlılığıdır. Anksiyöz kişiler, aşırı bağımlı kişiler çocukta da aynı tabloyu yaratırlar. Örneğin anne, çocuğuna zarar geleceğini düşünüyorsa, kendi yaşadıklarını çocuğu yaşasın istemiyorsa çocuğa farklı davranıyor. Eşiyle ayrıysa, orada yaşadıklarını ilişkiye yansıtıp çocuğu adeta fanusta yetiştiriyor gibi bakar ona. Çocuk bu davranışlar nedeniyle becerilerini kazanamıyor. Bu tarzda yetişen çocuklar kendi başına kalınca da birisi onu yönlendirmeden ne yapacağını bilemiyor. Bu çocuklar birey olamadığı için kendine güveni olmuyor. Çocuğun kendine güveninin olmaması, anne ya da bakım veren kişilerle ilgilidir.

 Çocukta ayrılma kaygısı

 Bağımlı anne veya bakıcı elinde yetişen çocuk ayrılma kaygısı yaşayabiliyor. Bu çocuklar okula gitmek istemiyor ve sürekli ağlıyorlar. Yanlış davranışlar nedeniyle korkular oluşuyor. Bu durum, okula adaptasyonda problem oluşturuyor. Okul başarısızlığına neden oluyor. Bağımlı anne ya da bakıcı elinde büyüyen çocuklar aktivitelere katılmama, agresif davranışlar şeklinde davranışlar geliştiriyor. Tüm bunların yaşanmasıyla çocukta depresyon gelişebiliyor. Çoğu kez psikiyatrik yardım gerekiyor bu durumda çocuklara. Mutlaka çocuğun psikoterapi almasının gereğine inanıyoruz.

 • Psikorerapiye katılım nasıl olmalı?

Psikoterapide, önce aile çalışmaları hedefleniyor. Bu terapiler de aile tutumları   çalışılıyor, çünkü aile davranışlarının değişimi önem kazanıyor sonuç almak için. Depresyon yaşayan çocuğun anne babasının ruh sağlığı ve öğretmenin kendisine davranışları bu aşamada önemlidir. Tedavi ekibi, aile ve öğretmenin işbirliğine girmesi gerekiyor. Öğretmenin çocuğa güven vermesi lazım ki, oda okulda kendisini güvende hissetsin. Çocuğun kendisinin psikoterapiye gelmesi önemli ancak bu yalnız çocukla sınırlı kalmamalı, aile ve öğretmende katılmalıdır.

• Çocukların gösterdikleri davranış sorunları nelerdir?

Alt ıslatma, dışkı kaçırma, parmak emme, bedensel şikayetler, mide bulantıları, ağlamalar, mastürbasyon yoğun görülüyor. Klinik çalışmalarımızda ailelerin mastürbasyonla ilgili fazla kaygı yaşadığını gözlüyoruz. İlk dönemlerden itibaren çocuğun bedenini keşfi önemlidir. Bu davranış yoğun değilse sorun teşkil etmiyor. Suçluluk yaratmamak lazım, eğer yoğunsa bir sorun vardır ve yardım alınmalıdır. Kazandığı bir takım becerileri kaybetmesi yani regresyon, yemek yemeyi beceremeyişi, anneden yardım istemesi gibi davranışlar da görülebiliyor. Yeni kardeş depresyona sebep olabiliyor. İkinci kardeş de bazen depresyon yaratıyor ve bu tablo görülüyor. İlk ve tek çocuklar bunu çok yaşıyor. Çocuk burada, annem babam beni sevmeyecek mi endişesini yaşıyor. Bazen kardeşe zarar vermek gibi bir tepki geliştiriyor. Bazen de kardeşi çok sevdiğini gösteriyor. Anne ve baba, kardeş kıskançlığına inanmıyor fakat çocuk, bu çatışma ve güçlük duygusunu aynı anda yaşayabiliyor. ‘Canım çok sıkılıyor diyen çocuklar’dır bunlar. Uyku sorunları iştahın az veya çok olması, sürekli yönlendirilme ihtiyacı ve korkular çok görülüyor. Kendini güvende hissetmediği için bunlar oluyor.

Çocuğun kendini evdeki tartışmalardan sorumlu tutması

 Evde bir stres ortamı varsa, öfke patlamaları varsa, çocuk suçluluk hissediyor. Çocuklar, yaşadıkları sorunlarda kendilerini sorumlu tutuyorlar. Çocuk, somut düşündüğü için böyle davranıyor. Kendisiyle ilgili yaşanan kavgalar da suçluluk duygusuna neden oluyor. Ayrıca, anne babanın disiplin farkının oluşu da çocukta çatışma yaratabiliyor. Dürtüselliğin yoğun olduğu durumlarda, çocuk kendini kontrolde zorlandığı için sık uyarı alıyor. Bu nedenle uyum sorunu ortaya çıkıyor ve yine depresyon gelişebiliyor. ‘Çocuğum çok sinirli, okula gitmek istemiyor’ Çocukla baş edilemiyor, çok sinirli, günlük işlerini yaptıramıyoruz, okula gitmek istemiyor, kardeşe çok zarar veriyor, dikkat ve konsantrasyon bozukluğu oluyor, okul başarısı ve yaşam kalitesi düşüyor. Daha yoğun olarak, ilkokula başlama döneminde oluyor. Yalnız kalma korkusu, güvensizlik, çekingenlik ya da agresiflik şeklinde ortaya çıkabiliyor. Aslında çocukta korkular normaldir, savunma mekanizmalarının gelişmesi için gereklidir. Fakat, tetikleyen şeylerin olması, bağımlılık, güvensizlik, travma gibi ve bu konular çok konuşuluyorsa çocukta korkular yoğun yaşanır. Bu durum da depresyonu tetikler.

Okul döneminde yaşanan sorunlar

Bu dönem de 8-11 yaş civarını içeriyor. İlkokul dönemi çocuğun ilk kurallı ortamıdır. Anaokulu biraz daha oyun ağırlıklıdır. İlkokulla birlikte çocuk kurallı sosyalleşme  ortamına girmiş oluyor. Bu dönem çocuğun performansını, öğrenme becerilerini ortaya koyduğu bir dönemdir. Burada çocuğun zekası yüksek olsa bile, uyum sorunları yaşanıyorsa ya da öğrenemediğini fark ediyorsa,hiperaktivite, öğrenme güçlükleri gibi sorunlar yaşıyorsa zamanla uyum sorunu, başka şeylerle ilgilenme, dikkatini sürdü re meme görülebiliyor, depolamak ve geri çağırmak için birtakım teknikler gerekiyor. Kardeşi evdeyse onu kıskanıyor. Dürtüselliği varsa yine uyum sorunu oluyor. Bazı vakalarda, takıntılar oluşabiliyor. Ailede de takıntı zemini varsa çocukta bu stres durumunda daha net ortaya çıkıyor. Kıyafetiyle fazla ilgilenme, yemek seçme, koklama gibi takıntılar gelişiyor. Ergenlik dönemi uçlarda yaşanır. Ergenlik dönemi ise 16 yaşına kadar olan dönemdir. Genelde bu dönem, başlı başına tartışılması gereken bir dönemdir. Ayrıca ailenin önemini yitirdiği, çevrenin daha çok önem kazandığı, ergenin duygularını uç yaşadığı bir dönemdir. Sevinçleri, korkuları, kızgınlıkları, üzüntüyü en uçlarda yaşıyor. Hele de bağlı yetiştirildiyse sorun daha da büyüyor. Korunup kollandıysa bu dönemde aileye tepkiler, çıkışlar fazla oluyor çünkü bireyselleşmek istiyor çocuk ama aile o tutumları bırakmak isteyemeyince ciddi çatışma yaşanıyor. Çatışmalar aile dinamiklerini alt üst eder. Disiplin sorunu da varsa durum iyice zorlaşıyor. İlişki sorunu, aile içi sorunlar, intihar, bağımlılıklar, evden kaçma düşünceleri çok oluyor. Ergende öfke patlamaları ve tikler ortaya çıkıyor. İçe kapanım veya agresiflik oluyor. Bazen takıntılar yoğunlaşıyor. Yaşanan çatışmalar, aile içi dinamikleri bozuyor. Bazen bu sorunlar ergenlikte daha belirgin şekilde ortaya çıkıyor. Aile, çocuk ve ergen çalışmalarında ön plandadır. Aile, çocuğun sorununu fark edemez ya da kabul etmezse, problem daha da büyüyebiliyor. O nedenle ergenlik döneminde ailelerin daha uyanık, anlayışlı ve bilinçli olmaları gerektiğini bilmelerini hatırlatıyoruz.

Kendini bırakarak ortaya çıkan depresyon

 Ergenlik, ikinci bireyselleşme dönemi ve bebeklikten sonraki en hızlı gelişimdir. Adaptasyona zorlanır, sosyal roller açısından arkadaş ilişkileri, aile içi konum, ilişkiler açısından bir adaptasyon gerekiyor. Yeniden bir kişilik yapılanmasına zorlanıyor bu dönemde ergenler. Dünyanın bu kadar çok talebine karşı bu çocuklar ergenlikte kırılgan olmaya adaydır. Bağımlı çocuk büyüten anneler buna neden oluyorlar. Çünkü bu çocuklar tembeller. Ergenlerde içe kapanma fazla oluyor. Kendini bırakma ergenlik depresyonlarında çok tipiktir. İştahta bozulma görülür. Kavga çok fazladır.

Depresyon her yaş döneminde olabilir

 Çocukta depresyona girmeden önce depresyonun kelime anlamına bakalım. Depresyon, ruhsal çökkünlük demektir. Her yaşta ruhsal çökkünlüğe girebiliriz. Dolayısıyla  depresyon ya da ruhsal çökkünlük bebeklerde de, okul çağında da, gençlerde de, yaşlılarda da görülür. Çocuklarda yaşanan depresyonun farkı nedir? Çocuklar gelişim sürecindedir, her yıl hızlı geliştikleri için farklı yaşlarda çok farklı tepkiler görülüyor. Depresyon farklı yaşlarda çok farklı belirtiler gösteriyor. Özellikle çocuklarda bu durum daha belirgindir. 4 yaşındaki çocukta depresyon yaşar ve bu yaşta belirtisi farklıdır, 11 yaşındaki çocukta depresyon yaşar ve yine bu yaşta belirtisi farklıdır.

 • Bebekte depresyon nasıl anlaşılır?

Depresyonun kendisini göstermesi bebekler çok farklı iken büyükler de farklıdır. Bebeklerin depresyona girmesinde gözden kaçan fark küçük çocuğun kendini ifade edememesidir. Depresyona giren bebek nasıl anlaşılır? Ya çevre çocuktan rahatsız oluyor ya da çevre onun durumundan sıkıntı duyuyor. Çocuk sıkıntıyı tek başına yaşamaz aslında. Çocuk bir aile sistemi içinde yaşadığından sıkıntı tüm aileyi etkiler. İşte bu etkilenme sonucunda tüm aile durumu hissettiğinden çocuk için yardım almak için çocuk uzmanı psikiyatri ve psikologlara müracaat edilir. Klinik başvurusu bu şekilde olur. Bebeğin depresyonunda meydana gelen davranış bozuklukları aile tarafından iyi fark edilmelidir.

Anneye bağlanma bozukluğu

 İlk üç yaşta duygusal anlamda rahat olmayan çocuk gelişemiyor. Duygusal olarak beslenemeyen çocuğun gelişmesi de aksıyor. Bizim tepkisel bağlanma bozukluğu dediğimiz tablo çok sıktır. Anneyle bağlanması bozuk olan bebeğin gelişiminde aksamalar olur. Bazen bu bozukluk otistik bozuklukla karışıyor ve bu çocukların çoğunun depresyonunun nedeni, anne depresyonudur. Bebeklik depresyonlarının altında anne depresyonu yatıyor.

 Çocuğa travmaların etkisi

Bunun yanında özellikle ilk iki üç yıl içinde yaşanan travmalardan çocuk çok etkileniyor. Baba kaybı, anne kaybı, ayrılıklar, odanın değişimi bile onu depresyona sokuyor. Kliniğimize getirilen öyle çocuklar görüyoruz ki, gelişimi çok aksamış oluyor. Otistik profili veriyorlar bu çocuklar. Çünkü aile büyükleri kendine öylesine dönmüş oluyor ki, çocuğun gelişimi de aksıyor.

 Kazanılan yetilerin kaybolması 

Günlük rutininin bozulması, çocuğun beslenme düzeninin bozulması çok örseleyicidir. Aynı şekilde ağlaması, yememesi, içmemesi düşündürücüdür. Bazı çocuklarda büyüdükçe bunları ve aileyi rahat bırakmama gibi tepkileri görüyoruz. 2-6 yaş arasında ise çocuğun kazandığı yeteneklerinin geri gitmesi olabilmektedir. Altını ıslatmayı bırakan çocuk birden ıslatmaya başlayabiliyor. Veya yalnız yatan çocuk birden anne baba ile yatmaya başlıyor. Depresyondaki çocuk mızmız olur. Depresyon yaşayan çocukta huzursuzluk ve ağlama halleri ortaya çıkıyor. İsteksizlik görülüyor. Depresif çocuklar mızmız oluyorlar. Bu çocuklar okula gitmek istemezler ve yalnız kalmaktan kaçınırlar. Buluğ çağına kadar ki çocuklarda arkadaş ilişkileri bozuk oluyor.

 Üzerinde ruhsal baskı hisseder

 Okul çağı başladığında depresyondaki çocuğun en sık ödediği bedel, okul performansının düşmesidir. Özellikle buluğ çağına gelen çocuklar kendini çok iyi anlatamıyorlar, bunun nedeni de üzerlerinde ruhsal bir baskı hissediyor olmalarıdır. Bu baskıyı anlatamıyor olmaları da onları sıkar. Buluğ çağına geldikten sonra çocukluk dönemi sorunları bitiyor ama bu defa büyümenin sancıları başlıyor. Çevre ve aile ilişkisi iyi olan çocuk bu dönemi sorunsuz atlatıyor ama eğer aile ve çevre ile iletişimi iyi değilse kendine olan özgüveni yıkılabiliyor.

 Anne babasında depresyon olan çocuklarda depresyon oranı

 Genetik sorunlar depresyona neden olabiliyor. Genetik yatkınlık depresyonda önemlidir. Hem anne, hem babada varsa depresyon, yüzde 50 çocukta da ortaya çıkıyor. Onun dışında aile ile ilgili etkenler fazladır. Kaotik aile ortamı depresyon için büyük bir zemin oluşturur. Anne, baba geçimsizliği, iletişimsizliği çocukta güvensizliğe neden oluyor. Biçimlendiren, yönlendiren aileler bazen ezici olabiliyor. Anne ve çevredeki depresif insanlar, kritik yaşam olayları, aile ortamındaki negatiflik de öğrenilen bir şeydir. Depresyondaki anne ve babanın çocuğu da depresif olabiliyor.

 Depresyonda biyolojik neden

Depresyonda biyolojik neden var mı denirse, tabii ki vardır. İnsan beyninde serotonin ve dopamin gibi bazı maddelerin dengesindeki bozulmalar depresyona neden olmaktadır. Kullanılan ilaçlar bunu destekliyebiliyor. Depresyona yatkın insanların beyinleri daha farklı çalışıyor. Daha kırılgan olmaya yatkın oluyorlar. Strese dayanma, stresle başa çıkan savaşçı bölgeleri daha zayıf diyebiliriz. Problemle başa çıkamamak depresyona neden oluyor. Depresyonun öğrenilmiş alanı da vardır. Bazı beyin negatifi, olumsuzu daha çabuk görüyor. Olaylar karşısında esnek olamıyor. Depresyon bazı başka psikiyatrik rahatsızlara da eşlik ediyor. Eğer sizin bir probleminiz varsa ve bununla başa çıkamıyorsanız bu sizi depresyona sokar. Başa çıkılamayan ruhsal ve fiziksel sorunlar depresyon nedenidirler. Zekası düşük, obsesif kompülsif bozukluğu olan çokçuklarda depresyon fazla olmaktadır. Altta yatan psikiyatrik sorunlar da fazladır. Diyabet, kanser gibi hastalıklar da depresyona neden oluyor. Depresyonun pek çok nedeni olabilmektedir. Sorun fark edilmediğinde uzman yardımı gecikiyor. Aileler eğer gerçekten duyarlı ve hassas ise erkenden çocuğundaki sorunu fark ediyor, ama bu donanım yoksa erken fark edilmiyor. Çocuğun davranışlarının kendi isteği ile ortaya çıkmadığını bilmeyen ailelerde uzman yardımı almak gecikebiliyor. Bu aileler durumun farkında olmadıklarından çocukla birbirlerine giriyorlar. Şiddetli kavgalar ve atışmalar yaşıyorlar. Ancak bu tartışmalar üzerine çocuklarını klinik yardımı almak  için getiriyorlar. Aile önce kendisi çözmeye çalışıyor. Depresyon yaşayan çocuk uyumsuzluklar gösteriyor. Aile ile çeşitli kavgalara giriyor. Zıtlaşmalar yaşanıyor, karşı gelmeler ortaya çıkıyor. Çocuğun bu uyum sorunu ile aileler bir süre kendileri uğraşıyor. Hiçbir çocuk veya ergen bir haftalık depresyondayken getirilmiyor. Büyüyünce geçer, biraz bekleyelim çocuk durulsun türünden yaklaşımlar oluyor. Çocuğun yaşadığı depresyon başka klinik tablolarla karıştırılıyor. Tedaviye anne baba da katılmalı. Çocuktaki depresyon farklı klinik tablolarla karıştırıldığında aile ‘Çocuk başarısız, çalışmıyor şeklinde bakıyor olaya. Söz dinlememesinden yakınılıyor. Anne baba daha çok kendi rahatsızlığına odaklanıyor ve bu çocuklar bize geç getiriliyor. Erken getirilirse sorunları daha çabuk çözülecek. Çocuklarda depresyonun tedavi başarı oranı yüksektir. Tedavi planlamasına çocukla beraber anne babayı katarak çalışmak daha çabuk sonuç aldırmaktadır. Anne baba uyumu yoksa dirençli depresyonlar zorlayıcı oluyor. Çatışma ortamı özgüveni yok ediyor. 15 yaşında bir erkek hastamız küçük yaşlardan itibaren ebeveyn çatışması yaşıyordu. Çocuk zekiydi. Yaşanan olaylardan etkileniyordu. Anne baba kendi derdine düşmüştü. Çocukta değişik yaşlarda farklı tablolar ortaya çıkıyordu. Çocuk sinyal veriyordu ama aile anlamıyordu. Kendi ilişkileri çerçevesinde bir şeyler yapılıyordu ama karı koca çatışması çocuklara yansıyordu. Bu durum devam ettiği için çocuktaki depresyon dirençli hale geldi. Yaşanan çatışmaların çocuğun kişiliğine yansıması kötü sonuçlara neden oluyor. Çocuğun güven ilişkisi alt üst olmuştu. Özgüveni sıfırlanmıştı. Çocuk anne babasına açılmayan, suskun, mutsuz bir çocuk olmuştu. Bu çatışmaların içinde yer alan çocuklar çevreye negatif bakan birisi haline geliyorlar. Çocuklarda depresyon riski, kişiliği olumsuz belirleme, geliştirme riski bu çatışmalı ortamda yüksek olmaktadır. Çatışmalı ailelerde büyüyen çocuklarda tembel olma riski de yüksek olmaktadır. Bu çocuklar çevreyle uyumsuz erişkinlik adayıdırlar. Genetik zemini de varsa erken yaşta keşfedilmesi önem arzeder.

 Depresyon tedavisinde ilaç kullanımı

Depresyon tedavisi çok yönlüdür. Bunların içinde ilaçla tedavide vardır. Nedense ilaç tedavisi denildiğinde, bazı anneler babalar korkuyorlar. Basında yer alan kimi yanlış haberin bu tutumda etkisi vardır. Çocuğun başka tedavilerinde de ilaç kullanılmaktadır ama orada aynı tedirginlik görülmüyor. Örneğin üşüten çocuğa antibiyotik veriliyor. Çocuğun yaşadığı depresyon da beyinle ilgili bir sorundur ve o nedenle hekim tarafından ilaç verilmektedir. İlaca karşı çıkıştaki mantık tutarlı değildir. Bu yanlış bilgiler sebebiyle çocuk tedavisiz bırakılmamalıdır.

 Anne babada ilaç kaygısı

Anne baba ilaç denilince ürkebilmektedir. Kulaktan dolma bilgilerin etkisi ile ilaçtan kaçınabilmektedir. Bu doğru değildir. Çocuğun tedavisini üstlenen psikiyatri uzmanının kontrolünde yapılan tedavi planına uyulmalıdır. Anne babaların ilaç alındığında çocuğun hayatının olumsuz etkileneceği düşüncesi yanlıştır.

 Beyindeki kimyasalların bozulması

 Aileler, ‘davranış sorunu için neden ilaç kullanayım?’ şeklinde düşünmektedir. Her  davranışın ardında bir duygu ve düşünce vardır. Eğer bir insan kaygı bozukluğu yaşıyorsa çevreye karamsar ve negatif bakar. Depresyonda olan bir insandan güvenli bakmasını bekleyemezsiniz. Depresyonda olan çocuk tedavi edilmediğinde bir süre sonra anne ve babasına bile güvensiz yaklaşacaktır. Bilişsel süreç budur. İlaç veriyoruz çünkü düşüncelerin karışmasına beyindeki kimyasal bozulma neden oluyor. Çocuğun beyninde var olan kimyasal değişim bunlara neden oluyor. Dışarıdan baktığınızda sizin gördüğünüz basit bir öfkedir ama buna neden olan kimyasal reaksiyonlardır.

 Depresyon tedavisinin diğer ayağı: Bilişsel psikoterapi

 İlaç, tedavinin sadece bir parçasıdır. Çocuğun kullanacağı ilaç düşünce süreçlerini etkiliyor. Depresyon tedavisi ilaçla sınırlı değildir çok yönlüdür. Çocukluk depresyonunun tedavisi anne babanın katılımı ile olmalıdır. Ayrıca aile danışmanlığı ve terapisi mutlaka yapılmalıdır. İlaç tedavisinin yanı sıra bilişsel psikoterapi önemlidir. Sosyal çevre uyumu sağlanmalıdır. Tedavide bazen psikanalize girersiniz. Özel eğitim yapılması gerekir. Burada çocuğun sosyal çevreyle uyumunu çalışılır. Çünkü çocuk sorun yaşarken arada kayıplar oluşuyor. İlişkileri bozuluyor, özgüveni sarsılıyor. Her tedaviye bir zaman vermek lazımdır. Bütün ciddi sorunların tedavisinin uzun olduğu bilinmelidir. Depresyon tedavisinde psikoterapi süreci de yorucu bir süreçtir. Anne babanın maksimum işbirliği sağladığı ailelerde başarı şansı çok yüksek olmaktadır.

 Çocukta depresyonun sosyal boyutları

Depresyonun tıbbi bir hastalıktır ama sosyal boyutları da olan bir durumdur. Sabah 07:00’de kalkıp, anne babasıyla çalışıyor gibi yaşayan çocuklar var artık. Minyatür erişkin gibi yaşıyorlar. Korunaklı yaşıyorlar. Sabah serviye binip gidiyor, akşam eve aynı şekilde geri dönüyor, evde ders çalışıyorlar. Kısıtlı olan zamanda sorumlulukları çok yüksek oluyor. Yemek, uyku, ders, sevme saati birbirine karışıyor. Çocuğun duygusal olarak arınmasına zaman kalmıyor. Çocukların anne babasıyla olması için zaman ayırmak lazım… Birlikte büyümek gerekiyor. Çocuğunuzla birlikte olacaksınız ki, model olabilesiniz ona. Akşam üç saate sıkıştırılan ilişki çok kötü sonlanıyor. Aileler çocuklarına sormadan her şeyi yaptırıyorlar. Dershane, özel ders, basket, müzik dersi elerken kimse çocuğa ne istediğini sormuyor. Bu tarzda çocuk büyütmek hiçte sağlıklı bir yol değildir.

Kaynak: NP İstanbul

paylasimbilgisi

Yorumlar

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.